Şubat 08, 2012

bu yazımı eski 1 liralarla dolu olan yalnız ve güzel kumbarama ithaf ediyorum.

hassktir. hassktir. suluboya yapıyorum yanımda da içmekte olduğum bi bardak ballı süt bi de tabii suluboyanın gereksinim duyduğu suyun durduğu bardak var, ve tabii ki fırçayı süte batırdım. şimdi de fırçanın ucu su dolu bardağa düştü. yapmıyorum tamam. suluboya yapmıyorum. zaten bok gibi oluyordu. yazayım ben. en iyisi yazayım. süt de ziyan oldu. canım nasıl sıkıldı bak. 
neyse...

şu an dünya üzerinde dahil olmak istediğim hiç bir şey yok. ne bir hareket, ne bir akım. herşey kirlendi. yeraltı kirlendi.
benim olduğum yer kirlenmiştir zaten.
benim yeni öğrendiğim şey eskimiştir.
benim istediğim şey alınmış, yapmak istediğim yapılmıştır.
aradığım insanlar az önce kalkmıştır.
ben ordaysam güzel olan her şey orayı çoktan terketmiştir.
ben bilmemkaçıncı kayıp kuşağım. (cidden, 80'ler mi, 90'lar mı, biz mi kayıp jenerasyonuz? unuttum... hepimiz aynı bokun soyuyuz.)
ne bileyim... eskiden, ben küçükken yani, her şey büyülüydü. her şey parlak. o ışık çöpteki kırık bir aynadan yansıyan florasan ışığıymış işte.
ilgimi çeken hiç bir şey yok.
hani, son perdeye bile yetişememişiz. salon boşalmış, tiyatro el değiştirmiş, yerine dönerci açılmış, biz gelmişiz.

dahil olduğumu hissettiğim tek bir şey var o da büyük bir boşluk hissi. şu an hayatta olan herkesin içindeki o karanlık şey. (neden bahsettiğimi anlamamış olmayı dilerdin.)


işte tek ortak yanımız o.


ona tutun, onu sev, onu anlat, konuşalım... lütfen rahatını boz. lütfen bişeyler yapalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder